Seçimin kaderini ‘sağduyu’ belirleyecek: Kılıçdaroğlu ilk turda kazanabilir
Namık Alkan
İZMİR – Türkiye’de Cumhurbaşkanlığı ve 28. dönem milletvekili seçimleri 14 Mayıs’ta yapılacak. Cumhurbaşkanlığı seçimlerine Kemal Kılıçdaroğlu, Recep Tayyip Erdoğan, Muharrem İnce ve Sinan Oğan olmak üzere 4 aday katılırken, milletvekili seçimlerinde 24 siyasi parti ve 152 bağımsız milletvekili adayı yarışacak. Milletvekilliği seçimlerinde ittifaklara dayalı bir seçim yarışı yaşanacağı gözlemlenirken, cumhurbaşkanlığı seçimlerinin Kemal Kılıçdaroğlu ve Recep Tayyip Erdoğan’ın ortasında gerçekleşmesi bekleniyor.
Siyaset Bilimcisi Prof. Dr. Gülgün Erdoğan Tosun, yaklaşan 14 Mayıs seçimlerini değerlendirdi.
‘ADAY LİSTELERİNDE DEĞİŞİKLİK İSTEĞİ DEĞERLENDİRİLDİ’
14 Mayıs’ta yapılacak milletvekili seçimlerine katılacak parti ve ittifakların milletvekili aday listeleri belli oldu. Meclis listeleri oluşturulurken hangi kriterler ön plana çıkıyor?
YSK’nın yayımladığı 425 sayfalık listeye göre Türkiye genelinde 24 siyasi parti ve 152 bağımsız milletvekili adayının seçimlere katılmak üzere olduğu görülüyor. Listede yer alan 24 parti dışında AK Parti listelerinde yer alacak HÜDA PAR ve DSP ile Türkiye Değişim Partisi, DEVA, Gelecek Partisi ve Ak Parti listelerinde yer alacakları dikkate alındığında 30 partiden adayın yarışacağını söyleyebiliriz. Saadet Partisi CHP listelerinde yer alacak.
YSK, 22 Nisan 2018’de yapılacak milletvekilliği seçimlerine 10 siyasi partinin katılabileceğini belirtirken, seçime katılmaya hak kazanan partilerden Bağımsız Türkiye Partisi daha sonra seçimlere katılmama kararı aldı, BBP ise gireceğini açıkladı. AK Parti listelerinden, Demokrat Parti DÜZGÜN Parti listelerinden. Sonuç olarak milletvekilliği seçimlerine 8 siyasi parti (AK Parti, MHP, CHP, İYİ Parti, Saadet Partisi, HDP, Vatan Partisi ve HÜDA PAR) katıldı. Ülke barajının yüzde 10’dan yüzde 7’ye düşürülmesiyle 14 Mayıs’ta yarışacak parti sayısı 2018 yılına göre 3 katına çıktı.
Partilerin aday listelerini oluştururken seçmenlerdeki değişiklik talebini bir ölçüde dikkate aldıkları söylenebilir. 134 CHP’li milletvekilinin yarısının, AK Parti milletvekilinin yarısından fazlasının listeden çıkarılması, her iki partinin de listelerinde farklı partilerden adaylara yer vermesi bu değişiklik talebini karşıladığı şeklinde yorumlanabilir. Diğer partilerden 77 adayın (DEVA 25, Saadet 24, Gelecek 19, İYİ Parti 5, Demokrat Parti 3, Türkiye Değişim Partisi 1) CHP listelerinde yer alması ve yer alan isimlerin sık sık kamuoyunda tartışılmasına neden oldu. AK Parti, bakanları milletvekili adayı göstererek (çünkü bakanlar seçimden önce istifa etmediler) meydanlarda kamu gücünü kullanarak geniş çaplı bir güç gösterisi yapma stratejisini benimserken, HÜDA PAR ve HÜDA PAR’a 4 kontenjan verdi. Yerel dengeler dikkate alınarak DSP’ye 3 kota.
Aday listelerinin belirlenmesi sürecinde ÂLÂ Parti, 15 ilde trend anketi yapılmasına karar verdi ve anket sonuçlarına göre aday listelerini belirledi. Parti üyeleri üzerinde etkili olan kümelerin belirlediği trend araştırmasının yol açtığı rahatsızlıklar seçimden sonra konuşulacak gibi görünüyor.
Emek ve Özgürlük Platformu bünyesindeki TİP’in, seçime başka listeyle girme kararının ardından, yüksek tanınırlığı olan adayları liste başına alarak bir “yıldız stratejisi” uyguladığını söyleyebiliriz.
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu önce 6’lı tabloyu oluşturdu, ardından 6’lı tablodan 4 partinin adaylarının CHP listelerine alınmasını sağladı. Seçim bölgelerinde DÜZGÜN Partisi ile bariz bir iş birliği var. Bu, siyasi seçim tarihimizde alışılmadık bir durum değil. Kılıçdaroğlu ve CHP’nin burada oynadığı tarihsel rolü değerlendirebilir misiniz?
Kılıçdaroğlu’nun en büyük siyasi başarısı, Türkiye siyasi tarihinde görülmemiş bir ittifak anlayışının hayata geçmesidir. İktidar tarafından başlangıçta “6 farklı” olarak nitelendirilen 6 partiyi bir araya getirerek bu birlikteliğin seçimlere kadar olan süreçte devam etmesi için karşı parti başkanları nezdinde gösterilen başarılı performans, Türkiye’yi önceleyen siyasi yaklaşımın bir örneği oldu. . 6 Puan Tablosu’nu oluşturan tüm taraflar ideolojik çerçevelerini bozmadan Türkiye’nin geleceğini uzlaştırmayı ve bir masa etrafında ortak politikalar üretmeyi başardı. Bunun bir başka örneğini Türkiye’nin çok partili hayatında görmek mümkün değil. Ne 1980 öncesi koalisyon dönemlerinde ne de 1991-2002 yılları arasındaki koalisyon dönemlerinde siyasi yelpazenin farklı kanatlarına dağılmış bu kadar çok sayıda partinin ortaya çıktığına tanık olmadık. 1991-2002 ortalarında yapılan seçimlerin ardından iktidar (hükümet) kurmaya dayalı ikili ve üçlü koalisyonlar, dışarıdan desteklenen azınlık hükümetlerinin yorucu çalkantılarına rağmen 13 ay devam ederek Millet İttifakına dönüşen birlik. uzlaşma kültürünün temeli tekil bir örnek teşkil etmektedir. Daha önceki dönemlerde koalisyonlar seçim sonrası meclisteki sandalye sayısına göre yapılırken, bu dönemdeki koalisyonlar seçim öncesi yetki paylaşımı ilkeli temelinde yapılmıştır.
Millet İttifakı’nın yarattığı birlik duygusuna Cumhur İttifakı (AK Parti-MHP-BBP) kayıtsız kalamadı ve Yeniden Refah Partisi, HÜDA PAR, DSP gibi partileri de bünyesine katarak 6’lı bir tablo daha oluşturdu. Büyük Türkiye Partisi, AK Parti ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı desteklemek için, Bağımsız Türkiye Partisi ise muhalefet adayı Kılıçdaroğlu’nu desteklemek için aday listelerini geri çektiğini açıkladı. Cumhur İttifakı bünyesinde yer alan MHP, BBP ve YRP’nin ortak liste ile değil, kendi listeleriyle seçime girecek olması, ittifakın meclise yansıma gücünü zayıflatacak bir unsur olarak değerlendirilebilir.
Bu açıdan bakıldığında Kılıçdaroğlu liderliğindeki CHP, seçim öncesi geniş tabanlı ittifak modeliyle rakibi olan Cumhur İttifakı’nı büyük ölçüde etkilemekle kalmamış, Türkiye’nin 2. yüzyılın kurucu partisi olmaya aday hale gelmiştir. Güçlendirilmiş Parlamenter Sisteme geçiş vaadi.
Görüldüğü gibi milletvekili seçimleri, Millet ve Cumhur İttifakı ile Emek ve Hürriyet İttifakı’nın yarıştığı bir seçime sahne olacak/olacak. Montaj aritmetiği açısından nasıl bir sıralama öngörüyorsunuz? Sosyalist Güç Birliği ve Ülke Partisi gibi müttefik olmayan partiler bu sıralamayı nasıl etkiler? Bugünün muhalefeti Meclis’te çoğunluğu elde edebilir mi?
14 Mayıs’ta yapılacak genel parlamento seçimleri, yüzde 7’lik ulusal barajla d’Hondt sistemine göre yapılacak. İttifakın aldığı toplam oy sayısı ülke barajını aşarsa, milletvekilliği hesaplanırken ve seçimlere dağıtılırken ittifak içindeki partilerin o seçimde aldığı oy sayısı dikkate alınarak belirlenecek. Başkanlık dağılımında “en büyük bölen” yöntemi uygulanacağı için büyük partilere avantaj sağlayan sistem, büyük partilerin oylarından küçük partilerin yararlanmasına neden oluyor. Diyelim ki 3 milletvekilinin seçileceği bir seçim var. Bu sistemin mantığına göre, bir seçim çevresinde milletvekili dağılımına katılmaya hak kazanan partilerin aldıkları oylar önce 1’e, sonra 2’ye ve daha sonra 3’e bölünür. büyükten küçüğe doğru sıralanır ve tümen sayısına göre ilk 3’e giren partiler koltuk kazanır. Bu sistem, büyük partilere üstünlük sağlayan nisbi temsil sistemi kategorisinde yer almaktadır.
Partilerin seçim sonuçlarına göre kazanacağı milletvekili sayısı, her seçim çevresindeki sonuçlara ve partilerin ortak liste ile girip girmemesine göre değişecektir. Sandalye dağılımları ile ilgili simülasyon çalışmalarında daha çok kamuoyu araştırma şirketlerinin araştırmalarından yararlanılmaktadır. Örnek olarak Seçim Haritası sitesinde oluşturulan bir simülasyon programına göre Aksoy Araştırma’nın Mart 2023 araştırması veri olarak alındığında AK Parti 230, CHP 193, Yeşil Sol Parti 71, Uygun Parti 58, MHP 28, Diğer olarak karşımıza çıkıyor. – bağımsız 20 koltuk. (Detaylı bilgi için bkz. https://secimharitasi.com/secim-simulation). Güncel araştırmalara dayalı simülasyonlara göre şimdilik hiçbir parti veya ittifak tek başına mecliste çoğunluğu elde ederek anayasayı değiştiremez. AK Parti ve MHP yaklaşık 258 sandalye alırken, CHP ve Uygun Parti yaklaşık 251 sandalye alıyor.
İktidara yakın şirketlerin araştırmaları, diğer araştırma bulgularının simülasyonları ile birlikte değerlendirildiğinde, bugün muhalefetin en kötümser senaryoya göre 254, en iyimser senaryoya göre ise 340 milletvekili çıkarabileceği görülüyor.
Sosyalist Güç Birliği İttifakı, Çet İttifakı, Memleket Partisi gibi parti ve ittifaklar barajı aşarsa, örneğin ideolojik temelleri paylaştığı parti ve ittifaklar hak ettikleri koltuklara talip olacaklardır. Barajı geçemezlerse aldıkları oyların tamamı dağılacak ve bu da seçim çevresinde kalabalık olan parti veya ittifakın daha fazla milletvekili seçmesine neden olacaktır. Kısacası Vatan Partisi barajı aşarsa genel olarak CHP tabanına benzediği için CHP’nin milletvekili sayısında azalmaya, barajı aşamazsa milletvekili sayısında düşüşe yol açabilir. İktidar partisinin milletvekili sayısındaki artış.
‘EN AKILCI ÇÖZÜM ORTAK LİSTESİ’
Emek ve Özgürlük İttifakı bileşen partileri milletvekili seçimlerine Yeşil Sol Parti listelerinden katılırken, TİP ittifak çatısı altında başka bir listeyle seçimlere girme kararı aldı. Bu karar, mevcut durumda ittifakın alacağı milletvekili sayısını nasıl etkiler? Bu ittifakta daha akılcı bir analiz bulunabilir mi?
Seçim sistemlerine ilişkin düzenlemeler siyaset bilimi literatüründe siyaset mühendisliğinin bir alanı olarak görülmektedir. Milletvekilliği seçimlerinde uygulanacak d’Hondt sistemi belli bir orantısallık içerse de ülke barajı ile birlikte uygulandığında bir ölçüde büyük partilerin lehine bir nitelik kazanmaktadır. Seçim aritmetiği açısından görece prestij nedeniyle küçük partilerin kendi listeleriyle seçimlere katılmak yerine bir ittifak çatısı altında ortak bir listeyle seçimlere katılmaları en akılcı yoldur. oy oranından. TİP’in aldığı karar, kendi toplumsal tabanına yönelik bir varsayım olarak algılansa da, bu tercihin doğası gereği en akılcı analizin ortak liste olduğu aşikardır. Sonuç olarak seçim sonuçlarına bakarak alınan kararların sonuçlarını değerlendirmek yerinde olacaktır.
Cumhurbaşkanlığı seçimleri, Millet İttifakı’nın adayı Kemal Kılıçdaroğlu ile Cumhur İttifakı’nın adayı Recep Tayyip Erdoğan arasında yarışa sahne olacak. Diğer adaylar Muharrem İnce ve Sinan Ogan’ın bu yarıştaki yeri nedir? Bu soruya ek olarak Cumhurbaşkanlığı seçimleri birinci tipte mi sonuçlanacak ve hangi aday kazanmaya daha yakın?
14 Mayıs’ta yapılacak seçimlerde Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde kullanılan oylar çoğunluk sistemine göre daha pahalı olacak ve geçerli oyların yarısından fazlasını alan aday yarışı kazanacak. İlk turda hiçbir adayın oyların yarısından fazlasını alamaması durumunda en çok oyu alan iki aday 28 Mayıs’ta yapılacak ikinci tura katılacak. Muhalefetin 2023 seçimlerini hangi partiden olursa olsun kazanma stratejisinin “bir turda bir aday” olduğu söylense de bugün gözlemlediğimiz parçalı muhalefet görünümü ikinci cinsiyetin önünü açmış olabilir. Muhalefet açısından ortak amaç, 21 yıldır iktidarda olan ve adeta şahsiyet, parti-devlet, şahıs-devlet kimliğine dönüşme belirtileri gösteren mevcut iktidarı değiştirmek, bu konudaki rasyonel karar ise muhalefetin güç birliğini sağlamak. Muharrem İnce ve Sinan Oğan’ın bu yarışta muhalefet kanadının temsilcileri olduğu düşünülürse, diğer aday Kemal Kılıçdaroğlu’nun birinci tıbba etki edeceğini tahmin etmek sorun değil. İlk ilacın sonuçları bu iki adayın “yavaşlatıcı” etkisinin ne kadar etkili olacağını bize gösterecek.
Kanaatimce Türkiye’de seçmenin sağduyusu devreye girerse muhalefet kanadının birinci kuşaktaki temsilcisi Kemal Kılıçdaroğlu seçimi kazanabilir. İkinci tıpta kazanmaya en yakın aday olmasına rağmen, hükümetin mecliste alacağı sandalye sayısının hükümet çevresinde mi yoksa muhalefet çevresinde mi toparlayıcı etki yaratacağı muhalefet için belirleyici olacak.
’21 YILLIK AK PARTİ İKTİDARI BU SEÇİMDE OY VERİLECEK’
Türkiye ekonomik bir kriz içinde ve hayat pahalılığı can yakıyor. Pazar-pazarda fiyatlara yaklaşılamazken, soğanın kilo fiyatı 25-30 lira oldu. Size göre bu seçimin ana belirleyici parametresi ne olurdu?
Seçmenlerde sıklıkla gözlemlenen oy kullanma davranış kalıplarından biri de ekonomik oy kullanma davranışıdır. Yüksek derecede parti lideri sadakatine sahip çekirdek oy tabanının yanı sıra, bir partiye oy veren seçmenlerin günlük pragmatik ihtiyaçlarını karşılamak, ekonomik sistemleri kötüleştikçe parti tercihlerini değiştirmek yaygın bir durumdur.
Cumhurbaşkanlığı seçimi örneğinde, Türkiye’de son yıllarda etkisini giderek artıran ekonomik krizin etkisi, değer kaybeden Türk lirası, yüksek enflasyon, şok sonrası hükümetin yetersizlik görünümü (metal yorgunluğu, Erdoğan’ın ifadesiyle) ve ortaya çıkan toplumsal krizlerin şu anda tam olarak çözülmemiş olması. yüksek olacak Mutfakta çıkan yangına ilk elden tanık olan, depremde en büyük yükü çeken kadınlar, demokratik hakları, geleceği ve eğitim kaygısı taşıyan gençler seçimin sonucunu belirleyecek.
Bu seçimde esas oy ne olacak? Türkiye’yi yirmi bir yıldır yöneten AK Parti iktidarının Türkiye’yi nereye getirdiği ortadadır. Türkiye’nin geleceğini de etkileyecek bu seçimde sadece adaylar ve partiler mi yoksa bir sistem mi oylanacak?
Bu seçimde 21 yıllık AK Parti iktidarı oylanacak. 21 yıl sonra demokratikleşme ve AB üyeliği fikrinden Türkiye’yi demokratik göstergeler açısından dünyadaki yerinin giderek azaldığı bir noktaya getirmek oylanacak. Az ya da çok demokratik istikrar kontrol sistemlerine sahip eski Türkiye’den rekabetçi otoriter rejime sahip yeni Türkiye’ye geçişin iyi olup olmadığı oylanacak. Altın fiyatları ile soğan ve et fiyatları arasındaki rekabet ve gençlerin gelecek hayali kurma kapasitelerinin tükenmesi oylanacak. Son 4-5 yıldır istikrarlı hükümetler adına uygulanan Türkiye Tipi Başkanlık Sistemi’nin getirdiği kişiselleştirilmiş iktidar uygulamalarının olumsuz sonuçları seçimler üzerinde belirleyici olacaktır. Bu şartlar altında önümüzdeki seçimler “cennetin kapılarını açmayabilir ama cehennemin kapılarını kapatacak” bir seçim olacaktır. Türkiye’nin bugün yaşadığı demokratik gerilemenin derinleşmemesi, kadının sosyal, siyasal ve ekonomik hayattaki kazanımlarının kaybedilmemesi, gençliğin daha özgür olması adına sadece partiler veya adaylar değil, sistemin kendisi ve halk oy kullanacaktır. geleceğe güvenle bakabilir.