Yaşam

Dini cemaatteki dönüşümün izleri: ‘Dip Wave’

Volkan Ertit*

21. yüzyılın ilk 20 yılı, din ve toplum arasındaki bağın büyük resmini çekmeye çalıştığımız bir dönemi kapsarken, yanıt aradığımız temel sorular şunlar oldu: Modernleşmeyle birlikte Türkiye’de de dinden büyük ölçüde uzaklaşan Türkiye, AK Parti iktidarının politikaları nedeniyle sekülerleşme teorisinin açıklayamadığı bir istisna olabilir mi?

AK Parti’nin toplumu (özellikle gençleri) dindarlaştırma politikasının başarıya ulaşmadığını kabul eden yaklaşım her geçen gün daha da yaygınlaşıyor. Görünen o ki, imam hatip liseleri ve ilahiyat fakültelerinin sayısı artmış, Diyanet İşleri Başkanlığı artmış, mezhep ve cemaatlerin varlığına daha fazla itibar verilmiş, klasik aile yapısının korunması için gösterilen çabalar neslin ortaya çıkmasına yardımcı olamamıştır. AK Parti’nin istediği Toplumun maddelerinin devletin maddelerini atladığını iddia etmek zoraki bir sonuç olmayabilir. Erdoğan’ın hayalini kurduğu “Asım’ın kuşağı” yerine yüzünü Batı’ya dönmüş, Instagram, Tik Tok, Twitter, Twitch ve diğer sosyal medya araçlarıyla sosyalleşen bir kuşakla karşı karşıyayız. Kendi anne babasına göre farklı deneyimler yaşayan bir nesil, inanç, ibadet, din ile karışık aile değerleri, eşcinsellik, cinsellik, giyim kuşam, tatil algısı, flört vb. konularda ülke gerçeği haline geldi. KONDA’nın 2008-2018 ortalarını kapsayan Yaşam Tarzları Araştırması da 10 yıllık süreçte yaşanan değişimleri karşılaştırma şansı sunuyor(1). Yakın zamanda yayınlanan ‘Türkiye’de İnanç ve Dindarlık Rakamlarla’ çalışmasında ihtiyatlı da olsa bir orta kuşak farkı olarak okunabilecek bulgular var (2). (Çalışma çok önemli veriler içeriyor, bu nedenle ayrı bir makaleyi hak ediyor.)

Son zamanlarda bir grup akademisyen bu büyük fotoğraf çerçevesinin farklı kısımlarını yakınlaştırmaya çalışıyor. Besim Dellaloğlu, kavramın (3) kötüye kullanımına ilişkin kapsamlı kuramsal tartışmalar yaparken, diğer yandan bağımsız akademisyenler tarafından alan araştırmasına dayalı kitaplar üretilmeye çalışılmaktadır. Örneğin son dönemlerde Adana-Mersin-Hatay’da kümelenen Arap-Alevilerin toplumsal dönüşümlerini detaylı bir şekilde anlamaya ve akademik bir çalışmaya dönüştürmeye çalışıyorum. Küme üyesi olmak ve bölgede yaşamak, onların inançsızlık süreçlerini daha derinlemesine inceleme ve anlama fırsatı sunuyor. Yusuf Ekinci’nin ‘Kürt Sekülerleşmesi’ adlı kitabı da benzer bir çabanın eseridir.(4) Bu çalışma, Kürtlerin yaşadığı bölgeyi geniş bir fotoğraf çerçevesi içinde yıllarca süren çalışmayla inceleyerek, kuşakların ortasında yaşanan dönüşümü gözler önüne sermektedir. Nevşin Mengü ve Büşra Cebeci de başlarını açmaya çalışan kadınların yaşadıklarını anlatan bir kitap yayınladı. (5) Hamdi Tayfur’un editörlüğünü yaptığı ‘Dip Dalga: Eski Müslümanlar, Yeni Deistler/Agnostikler/Ateistler’ (6) kitabı yine bu harika fotoğrafın bir noktasına dikkatimizi çekiyor. işe yarıyor. Son dönemde cemaatte yaşanan derin dönüşümün izlerini sürmek, çok değerli bilgiler içeriyor: İmam-hatip okullarından veya ilahiyat fakültelerinden mezun olan 60 kişinin İslam’dan kopuş hikayeleri.

Kitapta katılımcılara 10 adet açık uçlu soru sorulmuştur. Tam anlamıyla olmasa da temel sorulardan bazıları şunlardır:

Geçmişte bir Müslüman olarak nasıl yaşadınız?
Sizi dinden şüpheye sevk eden sebep veya sebepler nelerdi?
İnancınızla ilgili en derin ikileminiz neydi?
İslam dininden çıkmanıza rağmen misyonunuzu nasıl yerine getiriyorsunuz? (Bu soru İlahiyat fakültelerindeki akademisyenler ile Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi öğretmenlerine sorulmuştur.)
Maruz kalırsanız size ne olabilir?

Tayfur, İslam’dan uzaklaşmanın sebeplerini görüşmecilerin sözleriyle şu şekilde özetliyor:

Birinci Faktör:İslami kaynakların doğrudan okunması.

İslam’dan sapanlara getirilen eleştirilerden biri de, “Eğer gerçek İslam’ı bilseydi, dinden ayrılmazdı.” Bu eleştiri katılımcılar için çok güçlü olmayabilir çünkü katılımcıların çoğunluğu İslam tarihini ve hadisleri temel kaynaklardan okuyabilen, Kuran’a hakim akademisyenler ve hatta bazıları kılık değiştirerek ilahiyat fakültelerinde çalışıyor. Tayfur’un deyimiyle İslami kaynaklar hakkında detaylı bilgiye sahip olunacak şekilde yapılan bu okumalar, “gizlenen, zikredilmeyen, yanlış anlaşılan veya farklı kişiler tarafından kurtarılmaya çalışılan bilgi ve ayetlerin sorgulanmasına” yol açmıştır. karıştırılmaması için yorumlar” (s.138).

İkinci Faktör:Farklı alanlardaki okumalar ve bunların İslam ile mukayesesi.

Katılımcıların dinden ayrılmalarının bir diğer nedeni de İslam dininin yepyeni olmadığını düşünmeleridir. Birçok katılımcı, İslam’ın diğer Semavi dinlerin ve özellikle eski uygarlıkların (Sümer, Mısır, Yunan) mitolojik masallarının bir derlemesi olduğunu düşünmektedir. Tayfur’a göre, katılımcıların ideoloji, antropoloji ve bilim ideolojisi okumaları, İslam’ın kaynağının “semavi” değil “insan” olduğu algısını güçlendirdi.

Üçüncü Faktör:Radikal İslamcı örgütler ve İslam devletlerinin hareketleri ve uygulamaları.

Katılımcıların İslam’dan uzaklaşmalarının bir diğer nedeni de “Gerçek İslam’da IŞİD, Hizbullah, Taliban gibi oluşumlar olamaz” iddiasının yanlış olmadığını düşünmeleridir. Aksine bu örgütlerin ve İslamcı devletlerin (Suudi Arabistan, İran vb.) çağın anlayışlarına uymayan eylem ve uygulamalarının Kuran’da, Hz. Muhammed ve hadisler (temel kaynaklar).

Dördüncü Faktör:Dinin siyasi, ekonomik ve diğer çıkarlar için kullanılması.

Katılımcılar öncelikle AK Parti hükümetini ve Gülencileri örnek olarak gösteriyor. Katılımcıların ifadelerinden de anlaşılan dinin olumsuz temsillerine gösterilen tepki, bir süre sonra dinin kendisine dönüşmüştür. Bu sebep kitapta geçen cümlelerde şöyle özetlenebilir:

AK Parti iktidarının dini referans alarak uyguladığı politikaların korkunç sonuçları.
· İslami toplum yapıları ve mezheplerdeki çıkara dayalı bağlar, adaletsizlikler, mürit ve kadroların liderler tarafından sömürülmesi.
· İslam dünyasında ahlaki yozlaşma, yoksulluk ve geri kalmışlık (s. 140).

Beşinci Faktör:İnternet.

Bu noktada asıl vurgu bilgi dolaşımının kolaylaştırılması, geniş dini eleştiri kitlelerine ulaşılması ve bunlara tatmin edici cevaplar verilmemesidir.

Kitapta dinden kopuşla ilgili olarak “İç Faktörler” diye bir alt başlık daha açılmışsa da burada bahsedilenler aslında yukarıdaki faktörlerin sonuçlarıdır. Diğer bir deyişle, tüm bu etkenler İslam’ın sembol, figür ve tezlerinin sert bir biçimde sorgulanmasına neden olmuş görünmektedir. Katılımcıların sözlerinde öne çıkan bazı unsurlar şu şekilde özetlenebilir:

Yaratıcı (Allah), yasaklayan ve şiddetli ceza verendir.
Mecbur kalmadığın halde adaletsiz bir dünya yarattın,
Dünyadaki olaylara karşı duyarsız olmak ve
Kuran’ın çelişkili, tutarsız, evrensellikten uzak, kısa sürede geçerliliğini yitirecek, günün insan vicdanıyla bağdaşmayan ayetleri olduğunu düşünmek.

Katılımcılar, “İslam’dan ayrıldığınıza pişman mısınız?” diye sordu. Sorulan son soruda genel olarak pişman olmadıkları, pişman olanlar ise bu süreci yaşamadıkları için “gençlik yıllarını veya hayatlarının büyük bir bölümünü dindar olarak, İslam ümmetine hizmet ederek, yıllarını din ile heba ederek geçirdiklerinden” pişmanlık duyduklarını belirtmişlerdir. önce.

Editörlüğünü Tayfur’un üstlendiği kitap, geniş fotoğraf çerçevesi içinde daha küçük bir alanın, eski Müslümanların dine yabancılaşma süreçlerinin daha iyi anlaşılmasına yardımcı oluyor. Kitabın örneklemini oluşturan 60 kişinin temel özelliği, imam hatip okullarından mezun olmaları ve ortalamanın üzerinde din bilgisine sahip olmalarıdır. Türkiye’de din okullarında okuyan ya da çalışan kişiler yekpare bir kümelenmeyi temsil etmiyor. Aksine hem imam hatip içinde hem de ilahiyat fakülteleri içinde köklü bir dönüşüm yaşanıyor ve farklı kümelenmelerin ortasında bir çatışma yaşanıyor. Seküler dünyanın uzak ve toptancı bir bakış açısına sahip olduğu bu farklı dünya tartışmalarıyla gelecekte daha sık rekabet edebileceğimizi düşünüyorum. Yayınlanan yeni çalışmalarla Tayfur’un bize gösterdiği fotoğrafın daha da netleşmesi mümkün.

* Doç. Dr., Adana Alparsan Türkeş Bilim ve Teknoloji Üniversitesi

dipnotlar

bir. KONDA. 2008-2018 Yaşam Tarzları Araştırması: 10 Yılda Ne Değişti?
2. Zübeyir Nişancı. (2023). Sayılarla Türkiye’de İnanç ve Dindarlık.
3. Besim Dellaloğlu. (2022, 17 Kasım). Sekülerleşme nedir? https://www.perspektif.online/sekularesme-nedir/ Besim Dellaloğlu (2022, 1 Aralık). Laik Dindarlık. https://www.perspektif.online/sekuler-dindarlik/
4. Yusuf Ekinci. (2022). Kürt Sekülerleşmesi. Bağlantı Gönderileri.
5. Nevşin Mengü & Büşra Cebeci. (2021). Herkes İstediği Gibi Yaşasın – Türkiye ve İran’da Kadınların Başörtüsünü Kaldırma Uygulamaları. Bağlantı Gönderileri.
6. Hamdi Tayfur (2023). Temel Dalga. Eski Müslümanlar, Yeni Kafirler, Agnostikler, Ateistler. Ankara Okulu.

odunpazari-ajans.xyz

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu